NE ÇOK
Ne çok ertelenmişiz,
ne çok örselenmiş...
Araba tekeriyle sıkıştırılmış,
ezilmiş kar gibi...
Ayak iziyle gıcırdatmak varken,
araba gürültüsüyle
yollara tütsülenip
ne çok örselenmişiz...
Ne çok saklanmışız,
ne çok sarmalanmış...
Yol ayrımlarında ürkütülmüş,
korkutulmuş sel gibi...
Akıp şırıldamak varken
derenin çağıltısıyla,
taşlara tutunup
ne çok sarmalanmışız...
Ne çok oynanmışız,
ne çok kurgulanmış...
Seyircisiz salonlarda sergilenmiş,
alkışlanmamış film gibi...
Gökte gürüldemek varken
şimşek şakırtısıyla,
kalp duvarlarımıza takılıp
ne çok kurgulanmışız...
Ne çok ünlenmişiz,
ne çok vurgulanmış...
Dilsiz soluklarda işlenmiş,
afişlenmiş düşler gibi...
Haykırışlarda fısıldamak varken
muştu cıvıltısıyla,
amaçsız yüklemlere yaklaşıp
ne çok vurgulanmışız...
Ne çok sorgulanmışız,
ne çok sonlanmış...
Susuz bahçelerde filizlenmiş,
firik tohumlar gibi...
Nasip çiçeği olmak varken
dağ rüzgârıyla,
kökünden iple duvara asılıp
ne çok sonlanmışız...
Ahmet Yaman