KÂBUS
Büyük bir gök gürültüsüyle uyanan Kumsal çok korkmuştu. O korkuyla kendisini anne babasının odasında buldu. Annesi oradaydı. Peki babası, o neredeydi? Annesi de uyanmış babasını arıyordu. Hiçbir ışık yanmıyordu. Kumsal şalterlerin atmış olduğunu düşünerek telefonunun fenerini açtı. Annesiyle birlikte evin içerisinde babasını arıyorlardı. Mutfaktan bi ses geldi. Hızlı adımlarla mutfağa doğru gittiler. İkisinin de içinde korku ve tedirginlik vardı. Mutfağa girdiklerinde açık kalan camın rüzgar yüzünden çarptığını gördüler. Annesi camı kapatmaya gitti. Dışardaki şiddetli rüzgar ve yağmuru gördüğünde Kumsal’a bu havada nereye gitmiş olabilir hem de bize haber vermeden, dedi. İçlerindeki korku gittikçe artıyordu. Kumsal telefonuyla babasını aradı. Telefonun evde olduğunu fark edince hayal kırıklığına uğradılar. Beklemekten başka çare olmadığı için oturma odasındaki cam kenarında olan koltuğa oturup dışarıyı izlemeye başladılar. Hava hâlâ çok kötüydü. Bardaktan su boşalırcasına yağmur yağıyordu. Gök gürültüsünün sesi ve şimşekler de bu duruma katılınca korku filmlerindeki havayı andırıyordu. Kumsal böyle havalardan çok korkardı. Babasının yokluğu da bu duruma eklenince Kumsal annesine sarılarak ağlamaya başladı. Annesi Kumsal’ı teselli ediyor, babasının önemli bir işi çıktığı için gittiğine ikna etmeye çalışıyordu. Annesi de çok kötü durumdaydı ama Kumsal’a fark ettirmemeye çalışıyordu. Annesi konuşurken Kumsal uyuyakalmıştı. Annesi hâlâ babasını bekliyordu. Zehra’nın aklına Mert’i aramak geldi. Mert Kerem’in en yakın arkadaşı aynı zamanda aile dostuydu. Mert telefonu uykulu bir şekilde açtı. Efendim Zehra, dedi. Zehra olanı biteni Mert’e anlattı. Mert haberinin olmadığını sadece son 2 gündür garip davrandığını söyledi. Zehra’nın kafası karışmıştı. Telefonu kapattı. İçeriden Kerem’in telefonunu alıp karıştırmaya başladı. Kerem’in mesaj kutusunda “Gece 03.00’da terminalde ol.” Mesajı vardı. Saat henüz 02.40’dı. Zehra terminale gidip gitmemek arasında kalsa da terminale gitme kararı aldı. Üzerine yağmurluğunu taktı arabasının anahtarını aldı ve evden çıktı. Kumsal 13 yaşındaydı evde tek durabilirdi ama olanlardan dolayı tek bırakmak istemeyen Zehra Kumsal’ı komşusuna emanet etti. Zehra arabaya bindiğinde telefonu çaldı. Mert arıyordu. Hemen açtı, Mert’in tek söylediği Zehra sakın terminale gitme olmuştu. Bunu 3 kez tekrarladı ve Zehra hiçbir şey söyleyememişti. Adeta dili tutulmuştu. Çok korkmuş ve şaşırmıştı. Ne yapacağını bilmiyordu. 2,3 dakika öylece telefona bakakaldı. Ardından tekrar Mert’i aradı lakin Mert’e ulaşılamıyordu. Zehra karakola haber vermeyi düşündü ama Kerem ve Mert illegal işlerle uğraştığı için aynı zamanda Büyük bir şirketin müdürü oldukları için bu fikir çok mantıklı gelmemişti. Zehra ne olursa olsun terminale gitme kararı aldı. Ama saatin 03.00 olmasına 5 dakika vardı. Hızlı gitmesi gerekiyordu. Yol da boş olduğu için Zehra gaza bastı. İçindeki korku terminale yaklaştıkça daha da artıyordu. Zamanı da azalıyordu. Zaman azaldıkça Zehra, daha da hızlanıyordu. Yağmurdan dolayı ıslak ve kaygan asfalt hız yapmak için tehlikeliydi. Ama Zehra’nın aklındaki tek şey Kerem’di. Kerem’i düşünürken ani bir frenle gözlerini kapattı. Gözlerini açtığında yaralı bir köpek gördü. Hemen arabadan inip köpeğe baktı. Neyseki çok bir şeyi yoktu. Köpek ayağa kalkıp gitti. Kısa sürede gözden kayboldu. Zehra arabaya döndü. Saate bakmak için telefonuna baktığında Mert’ten gelen 2 cevapsız aramayı gördü. Saat de 03.10 olmuştu. Zehra yinede terminale gitti. Terminalde kimse yoktu. Arabadan inip terminale girdi. Orada da kimse yoktu. Görevlilere kamera kayıtlarına bakmak istediğini söylese de polis izni dışında bakılamayacağını söylediler. Zehra, umutsuz bir şekilde arabaya döndü. Mert’in aramaları aklına geldi. Geri aramayı unutmuştu. Telefonunu alıp Mert’i aradı. Mert’in telefonunu Kerem açtı. Alo Zehra neredesin? Dedi. Zehra tam cevap verecekken Zehra’nın şarjı bitti. Telefonunu şarja takmak için hızla eve döndü. Eve geldiğinde bütün ışıklar yanıyor ve Kumsal’ın çığlıkları yankılanıyordu. Koşarak Kumsal’ın yanına gitti ve sakinleştirmeye çalışırken aynı zamanda gözleri Kumsal’ı emanet ettiği komşusunu arıyordu. Komşusu koşar adımlarla içeri girdi. Gözleri kanlanmış elleri titriyordu. Zehra daha çok endişelendi. Komşusuna her şeyi sordu. Komşusu anlatmaya, Kumsal’ın telefonuna gelen resmi göstermekle başladı. Fotoğraf Kerem’in cansız bedeni kanlar içinde yerde yatarken çekilmişti. Zehra öylece bakakaldı. Adeta dili tutulmuştu, elleri titremeye başladı. Neler olduğunu anlayamıyordu. Hemen telefonuna koştu. Şarjı yoktu, kumsalın telefonunu alıp Kerem'i aradı. Kerem'in telefonunun evde kaldığını unutmuştu. Telefonu açan olmadı. İçinden nasıl bir şeyin içinde olduğunu sorguluyordu. Gözündeki damlaların sonu gelmiyor aynı zamanda Kumsal’ın psikolojisini düşünüyordu. Mert’i aradı telefon çalıyordu. Zehra telefonun açılması için dualar ediyordu. Telefon sonunda açıldı. Kerem'in sesini duyamayacağı bile bile “Kerem” diye seslendi. Konuşan Kerem’di. Aman Allahım nasıl olur o fotoğrafta Kerem öldürülmüştü. Büyük bir şaşkınlıkla konuşmaya çalıştı Zehra, Kerem nerdesin? Dedi. Kerem Zehra’yı sakinleştirmeye çalışarak cevaplar verdi. Eve gelince her şeyi anlatacağını söyleyip telefonu kapattı. Zehra çok şaşırmış olanlara anlam verememişti. Hemen Kumsal’ın yanına Gitti. Babasının ölmediğini, iyi olduğunu ve geleceğini söylese de Kumsal konuşmuyordu. Tek kelime bile etmiyordu. Sanki dilini yutmuştu. Kumsal’ın bu hali pek hayrı alamet değildi. Zehra da olayın şokunu atlatamamıştı. Komşuları da evine gitmişti. Zehra tüm gece hiç uyumamıştı. Onlar için berbat bir geceydi. Zehra kumsal ile konuşmaya çalışıyordu fakat sonuç aynıydı. Zehra o fotoğrafları kimin atmış olabileceğini kimin böyle bir kötülük yapmış olduğunu düşündü. Bunu Kumsal’a yapacak kadar acımasız olan kişi kimdi. Bu sorunun cevabını bulması gerekiyordu. Zehra aile konusunda çok hassastı. Ailesi için her şeyi göze alabilirdi. Güneş çoktan doğmuş saat 09.00 olmuştu Kumsal’ın gözleri ağlamaktan şişmişti. Gece çok uyumadığı için Zehra Kumsal’ın uyuması için ikna etmeye çalışıyordu. Kumsal ne uyuyor ne kadar konuşuyordu. Zehra Kerem gelince her şeyin düzeleceğini düşünüyordu. Dört gözle kerimi bekliyordu. Kapı çaldı. Zehra umutla kapıyı açtı. Gelen Kerem’di şükürler olsun sapa sağlamdı. Zehra Kerem'e sarılarak ağladı. Kerem'e sana bir şey oldu diye çok korktuk dedi. Kerem'le sıkı sıkı sarıldı. Zehra Kerem'e Kumsal’ı anlattı. Kerem Kumsal’ın yanına gitti. Kızım bak ben iyiyim senin yanındayım ve seni asla bırakmam, dedi. Kumsal babasına sarıldı. Çok korktum baba, dedi. Sıkı sıkı sarılmanın ardından neler olduğunu anlatması gerektiğini anladı. Zehra telefonuna gelen terminal mesajını sordu. Kerem anlatmaya başladı. Çok önemli 2 silah aynı zamanda değerli olduğu için onları bizzat teslim almamız gerekiyordu, başkasına bırakamazdım Zehra dedi. Karşı tarafın adamları da tehlikeli olduğu için Mert sana gelmemeni söyledi. Telefonumu almama sebebim ise evden aceleyle çıktım telefonu fark ettiğimde evden çok uzaktım. Geri dönemedim. Seninle iletişim kurmaya çalıştım ama bazen sende bazen bizde sorunlar çıktı, deyip kendini ifade etti. Zehra'ya daha önceden haber vermediği için özür diledi. Ama Mert’e bile son dakika haber vermişti. Zehra peki o fotoğraf o neydi Kerem dedi. Kerem'in fotoğraftan haberi olmadığından ne fotoğrafı Zehra neyden bahsediyorsun der gibi baktı. Zehra fotoğrafı açıp gösterdi. Bundan bahsediyorum, bu ne Kerem? Nasıl böyle bir fotoğraf çekilebiliyor ve Kumsal’a kim atıyor? Kim bu kadar acımasız olabilir? Dedi. Kerem olayı anlayamamıştı. Nasıl böyle bir fotoğraf olabiliyordu. Kerem bilmiyorum Zehra dedi. Şaşkınlıkla fotoğrafı Mert’e attı. Mert’ten araştırmasını istedi. Yarım saat sonra Mert Kerem'e konum attı. Oraya gelmesini söyledi. Kerem hemen evden çıktı ve Mert'in yanına gitti. Mert Kerem'e bu olayın araştırılmasını söyledim, bizim ekip halledecek dedi. Kerem ile Mert ayrıldı. Kerem eve gitti, eve gittiğinde Zehra uyuyordu. Zehra'nın uyuduğunu gören Kerem Kumsal’a baktı. Kumsal içerde kitap okuyordu. Kerem de yorgun olduğundan uyumaya gitti. Kumsal herkesin uyduğunu fark edince saate baktı. Saat 22.00 olmuştu bile. Kumsal’da odasına gidip uyudu. büyük bir kabusla uyanan Kumsal korkmuştu. anne babasının odasına gitti. Annesi oradaydı peki babası o neredeydi? Hemen annesini uyandırdı. Annesi ile birlikte babasını aradılar. Evde yoktu. Kumsal’ın aklına telefonla aramak geldi. Aradı ama telefon evdeydi. İkisi de meraklandı. Kumsal oturma odasına gitti. Camdan dışarıya bakarken, Kumsal’ın rüyasında gördüğü babasının kanlar içindeki bedenini dışarıda gördü. Kumsal’ın yankılanan çığlıkları ve o gece bulutların onlar için ağlayışı bitmek bilmedi. Akıllardaki tek soru, Kerem'i kim öldürmüştü?