KADİR VE BERAT’IN ÖLÜMÜ
Türkiye’nin en kalabalık ve güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’da bir aile vardır. Bu aile iki katlı, büyük bahçeli ve havuzlu bir eve sahiplerdi. Bu da onların zengin olduğunu gösteriyor. Kadir Bey, Zehra Hanım, Berat, Demir ve Sena olmak üzere beş kişilik ailedir. Bu aile her gün olduğu gibi güzel bir güne daha başlamışlardı. Ailedeki herkesin enerjisi yüksekti. Çünkü mutlu, huzurlu, eğlenceli ve sağlıklı bir yıla girmelerine saatler kalmıştı. Bu aile böyle düşünürken geçirebilecekleri en kötü yıla girmişlerdi. Nedeni Kadir Bey ve Berat’ı kaybetmeleriydi. Tabi insanlar ne olacaklarını, ne yaşayacaklarını bilmiyorlardı. Ayrıca mahalledeki insanlar bu aile hakkında ön yargılıdır. Zengin oldukları için diğerleri gibi olmadıklarını düşünüyorlardı. Asla öyle değildi.
Bu ailedeki insanlar için önemli olan şeylerden biri; sağlıklı olmalarıdır. Yiyip, içtiklerine dikkat ediyorlar ve aynı zamanda spor yapıyorlardı. Kadir Bey öğretmen, Zehra Hanım ev hanımı, çocukları ise öğrencilerdi. Bu aile hafta sonları kendilerine zaman ayırmayı ve birlikte zaman geçirmeyi seviyorlardı. Bir hafta sonu; Kadir Bey: –Evdekilere, Tatile gitmeye ne dersiniz ? Berat: –İyi olur az dinlenmiş oluruz, dedi. Ve tatile gitmeye karar verdiler. Tatil için yola çıktılar. Oraya gittiler, dinlendiler ve akşam yemeği için aşağı indiler. Yemekten sonra odalarına çıktılar. Eve dönme vakitleri gelmişti. Tatilleri güzel, dinlendirici ve eğlenceli geçmişti. O gün Kadir Bey rahatsızlanmıştı ama önemsemediler. İstanbul’a gidince kendi doktoruma giderim dediği için. Yolda bir yerde dinlendiler ve yollarına devam ettiler. İstanbul’a girmelerine az kalmıştı. Geldikleri zaman direkt evlerine gittiler. Haftanın ilk günü herkesin işleri vardı. Kadir Bey o gün okula gitmeyecekti. Hastaneye gitmeye karar verdi ve evden çıktı. Sırasını bekledi, doktorun yanına girdi. O gün olanları anlattı. Çok fazla başının ağrıdığını, midesinin bulandığını söyledi. Doktor, tahlil sonuçlarına bakması gerektiğini söyledi. Ve tahlil sonuçları bir iki günde çıkmayacağını söyledi. Ardından tahmini bir gün verdi genellikle o zamana kadar çıkardı. Kadir Bey, doktorun yanından çıktı. Eve doğru gitti. Yorulduğu için akşam yemeğine kadar odasına çıktı ve dinlendi. Evde Kadir Bey’den başka kimse yoktu. Zehra Hanım, akşam yemeği için sofrayı hazırlamıştı. Ve ailedeki diğer bireylerin gelmesini beklediler. Masada gün içinde yaptıklarından bahsettiler. Kadir Bey fazla konuşmamıştı. Çünkü doktorun dediklerini düşünüyordu. Kendisi masada olmasına rağmen aklı sonuçlardaydı. Neyse günleri böyle bitmiş oldu. Diğer gün için hepsinin de dinlenmesi lazımdı. Sabah kahvaltılarını yaptılar ve işlerine gitmek için yola çıktılar. Günleri gelip geçmişti işte o gün geldi. Kadir Bey’in tahlil sonuçları çıkmıştı. Hastaneden aradılar ve gelmesi gerektiğini söylediler. Kadir Bey hastaneye gittiğinde doktorun yanına girdi ve onun konuşmasını bekledi. Doktor söze nereden başlayacağını bilmiyordu. Kadir Bey’de beyin tümörünün başladığını ve hızla ilerlediğini söyledi. Bunu duyan Kadir Bey’de ne olduğunu anlayamamıştı. Üzülmüştü, ailesinden ayrılmak istemiyordu. Yapacak bir şeyi de yoktu. Eve doğru yola çıktı fakat yolda az yürüdü, gezdi öyle eve gitti. Zehra Hanım, Kadir Bey’i kapıda karşılamıştı. Nereden geldiğini sordu. Kadir Bey: –Hastaneden tahlil sonuçları için çağırmışlar, diye ekledi. Zehra Hanım: –Sonuçlar nasılmış kötü bir şey var mı ? Kadir Bey: –Yok, dedi. Bunu onlara söylemek istemiyordu. Zamanı gelince öğreneceklerdi. Bunu söyleyip ailesini üzmek istemiyordu ve haklıydı da. Kadir Bey son günlerine yaklaştığını bildiği için mesleğinden ayrılmıştı. Ailesi ile daha fazla zaman geçirmek ve anılar biriktirmek istediğinden. Günler geçtikçe Kadir Bey’in ağrıları da artmıştı. Birlikte alışveriş yaptılar, lunaparka gittiler, sinemaya gittiler. Ve fazla aktiviteye katıldılar. Artık o gün gelmişti Kadir Bey öldü. Ailesi bu duruma üzülmüşlerdi. Var artık hiçbir şey yapmak istemediler.
Berat artık okula motoru ile gitmeye başladı. Acısı olduğu içinde hızlı kullanıyordu. Annesi yapmaması gerektiğini söyledi, Berat dinlemedi. Ve bir gün kaza haberi geldi. O da babası gibi ölmüştü. Ailedekilerin düzeni bozulmuştu, neşeleri kalmamıştı. Daha ilk acıları dinmeden bir acı daha gelmişti. Mahalledeki insanlar onları bu günlerinde yalnız bırakmadılar. Ve o ön yargıları gitmişti. Artık onlar bir aile gibi olmuştu. Beş kişilik mutlu bir aileden geriye kalan anıları ve üç kişi olmuştu. Eski neşeleri olmayacaktı. Nasıl olabilirdi ? Bir yılda aileden iki kişiyi kaybetmeleri kalan bireyleri birbirine daha fazla bağlamıştı. Ölümün her eve gireceğini biliyorlardı. Aileden kalan üç kişi yaşamaya devam ettiler.