Bir zamanlar, küçük bir kasabada, birbirine aşık olan iki genç vardı. Adları Elif ve Emre'ydi. Elif, kasabanın en zengin ailesinin kızıydı. Emre ise, kasabanın en fakir ailesinin oğluydu. Elif ve Emre, çocukluktan beri birlikte büyümüş, aynı okula gitmiş, aynı oyunları oynamışlardı. Aralarında, hiçbir şeyin bozamayacağı bir bağ vardı. Birbirlerine delicesine aşıktılar.
Ancak, Elif ve Emre'nin aileleri, bu aşka karşı çıkıyordu. Elif'in ailesi, kızlarının fakir bir çocukla evlenmesine izin vermeyeceklerini söylüyor, Emre'yi aşağılıyor, tehdit ediyor, kovuyorlardı. Emre'nin ailesi de, oğullarının zengin bir kızla evlenmesinin imkansız olduğunu, Elif'in ailesinin onları kabul etmeyeceğini, Elif'in oğullarını yarı yolda bırakacağını söylüyor, Emre'yi vazgeçirmeye çalışıyorlardı.
Elif ve Emre, ailelerinin baskısına dayanamıyor, birlikte kaçmaya karar veriyorlardı. Bir gece, gizlice evlerinden çıkıp, kasabanın dışındaki eski tren istasyonuna gidiyorlardı. Orada, sabahın ilk ışıklarında gelecek olan trene binip, uzaklara gidecekler, yeni bir hayat kuracaklardı. Elif ve Emre, tren istasyonunda birbirlerine sarılıp, bekliyorlardı. Gözlerinde, hem heyecan, hem korku, hem de umut vardı.
Ancak, onların kaçtıklarını fark eden aileleri, peşlerine düşmüştü. Elif'in babası, kasabanın polis şefiyle anlaşıp, Emre'yi tutuklatmaya karar vermişti. Emre'nin babası da, oğlunun başına gelecekleri öğrenince, onu kurtarmak için harekete geçmişti. Aileler, Elif ve Emre'nin tren istasyonunda olduklarını öğrenip, oraya doğru koşuyorlardı.
Tren istasyonuna vardıklarında, Elif ve Emre'nin trene binmek üzere olduklarını gördüler. Elif'in babası, polis şefine, Emre'yi yakalamasını emretti. Polis şefi, silahını çekip, Emre'ye doğrulttu. Emre, silah sesini duyunca, Elif'i arkasına aldı. Elif, Emre'nin sırtından kanlar fışkırdığını görünce, çığlık attı. Emre, yere yığıldı. Elif, Emre'nin üzerine atlayıp, ağlamaya başladı. Emre, son bir kez Elif'in gözlerine baktı. "Seni çok seviyorum." dedi. Ve gözlerini kapadı.
Elif, Emre'nin öldüğünü anlayınca, deliye döndü. Elini Emre'nin cebinden çıkardığı bıçağa attı. Bıçağı kalbine sapladı. "Ben de seni çok seviyorum." dedi. Ve yanına yığıldı.
Tren istasyonunda, sessizlik hakimdi. Aileler, çocuklarının cansız bedenlerine bakıp, pişmanlık ve acı içinde ağlıyorlardı. Onların aşkına engel olmaya çalışırken, onları kaybetmişlerdi. Artık geri dönüş yoktu. Elif ve Emre, birbirlerine kavuşamadan, sonsuza dek ayrılmışlardı.
-SON-