KARŞILAŞMA Mayıs. Pazar günü. Yeni atandığım kasabaya gittiğimde ayakkabı boyacılığı yapan zayıf, esmer, üstü başı yırtık bir çocuktu. Çocuk, yanından geçen birine, “Ayakkabınızı boyayım mı ?” dedi. Adam çocuğu tersleyip , küçük düşürüp oradan gitti. Çocuk ağlamaya başladı. Yanımdaki öğretmen arkadaşıma : “Karşıdaki çocuğu tanıyor gibiyim , yanına gitsem mi ?”diye sordum. Arkadaşım: - “ Buraya ilk defa geliyorsun, nereden tanıyacaksın, birine benzetmişsindir.” dedi. Ben de tamam dedim ve oradan gittik. Bir kaç saat sonra o çocuğu yeniden gördüm. Beni gördükten sonra oradan uzaklaştı. Kendi kendime “Belki de ben öyle düşünüyorum.” dedim. Öğleden sonra okuldaki işleri mi bitirmeye, okula gittim . İşler çoktu, akşamüzeri anca bitmişti. Kendi kendime “Sonunda bitti.” dedim, eşyalarımı toparlayıp eve gitmek için okuldan çıktım. Yolda yürürken bütün insanların bir alanda toplandığını gördüm gördüm. Merak etmiştim. Oraya doğru bakarken ambulansın ve polislerin geldiğini gördüm. Oraya gittiğimde ayakkabı boyacılığı yapan çocuğa arabanın çarpıp kaçtığını konuşuyorlardı. Çocuğun buraya ailesini kaybettikten sonra amcasının yanına geldiğini, amcasının durumunun iyi olamadığını, bu yüzden ayakkabı boyacılığı yaptığını hatta bu yüzden okulu bıraktığını söyledi. Çocuğu tanımıştım. Daha önceki görev yerimde öğrencimdi.