SAKLI KÖŞK
Yine sıradan bir gün ve yine geç kalıyordum. Çalan telefon sesiyle gözlerimi zar zor açarak kimin aradığına baktım ve evet, tamda tahmin ettiğim gibi Ece’den üç cevapsız arama, Keremden dört ve Buluttan iki tane, anlaşılan bir ton laf işitecektim. Hemen telefonu açıp kulağıma götürdüm bir yandan da kendime giyecek bir şeyler seçiyordum. -Alo, Kerem; “Neredesin Ada bir buçuk saattir seni bekliyoruz yine geç kalıyorsun ağaç olduk burada” Ada; “geliyorum biraz sabredin uyumayı seviyor olmam benim suçum değil”. Kerem; “biraz daha bizi bekletirsen Bulut piknik için hazırladığımız her şeyi burada yemeye başlayacak” dedi . İkimizde güldükten sonra telefonu kapattım ve hemen banyoya koşup yüzümü de yıkadıktan sonra direk annemin hazırlamış olduğu kurabiyeleri ve çantamı alıp evden çıktım. Diğerlerinin hazır bir şekilde beni beklediğini gördüm galiba haklıydılar, bu sefer fazla bekletmiştim. Kerem: oldukça iri , kumral , yeşil gözlü bir çocuktu. Bulut: kıvırcık saçlı, çekik siyah gözlü, uzun bir çocuk. Ece ise sarışın, mavi gözlü, uzun saçlı oldukça güzel bir kız ve ben ise Ada, kumral, uzun dalgalı saçlarım kahverengi gözlerim ve yaşıma göre zayıf bir kızdım. Bu arada hepimiz aynı yaştayız ama Kerem aramızdaki en olgun kişiydi. Malum lafları işittikten sonra arabaya binip yola koyulduk. Yaklaşık bir beş kilometre kadar gittikten sonra yolun kenarında yere düşmüş ve üzerinde kırmızı bir çarpı işareti olan bir tabelayı gördük. Kerem arabayı durdurdu belli ki oda benim gibi merak ediyordu çünkü bir hafta öncesine kadar burada böyle bir tabela görmemiştik. Arabadan inip tabelaya doğru gittik ve Bulut; “Saklı köşk ‘mü burada öyle bir yer mi varmış” Ece; “yoktu daha yeni görüyorum”. Hepimiz yerdeki tabelaya şaşkın gözlerle bakarken arkadan bir ses geldi. Kerem arabaya doğru gittiğinde bizde onu takip ettik ve gördüklerimiz hepimizin yüzünü düşürmüştü arabanın iki tekeri de birden patlamıştı. Bulut; “ bir bu eksikti şimdi napıcağız, çekiciyi arayım mı?” derken kereme bakıyordu , Kerem; “benim telefonum çekmiyor birde sen dene” dedi . Bulut telefonunu cebinden çıkarıp baktığında olumsuz anlamında başını salladı Ece İle ben de hemen telefonlarımıza sarıldık Ama bizim de telefonlarımız çekmiyordu. Dört saate yakın arabanın içinden yardım bekledikten sonra ben; “ geceyi burada mı geçireceğiz?” Diye bir soru yönelttim Herkes bu sorunun cevabını arıyor gibi birbirine baktı Bulut; “ Kimsenin bu yoldan geçeceği yok ormanın ortasında öylece ölümümüz mü bekleyeceğiz?” Dedi ben ; ” bence şu saklı köşke gidelim” Ece; “ ne! Kafayı mı yedin? Hiç bilmediğimiz bir yere gidip yardım mı isteyeceğiz” Kerem; “ Ada haklı Hava kararmak üzere burada böylece bekleyemeyiz herkes hazırlansın gidiyoruz.” Ece ne kadar söylense de en sonunda o da bizimle gelmeye karar verdi ve yola koyulduk. bir dört kilometre kadar yürüdükten sonra nihayet saklı köşk tüm heybetiyle karşımızda duruyordu oldukça eski ve büyük gözüküyordu. Sayamayacağım kadar fazla penceresi vardı ve şu anda önünde dikildiğini büyük demir kapısı, beyaz duvar boyası,. Büyük bir bahçesi vardı ve bahçesinde biriyle kavga eden adam vardı ama sorun şu ki orada kimse yoktu. Bu görüntü karşısında ne kadar korksak da Kerem cesaret edip eve girmeyi başardı, Biz de arkasından ilerledik Kerem Bahçıvan olarak düşündüğüm adıma durumumuzu anlattı adam görür bir şekilde; “bu geceyi burada geçirmek istediğinize emin misiniz?” Diye Bir soru yöneltti. hiçbirimiz bu soruyu beklemiyorduk o yüzden kısa süreli birbirimize baktık ve tam o sırada arkadan bir adam;” Ali bey işinizi yapın lütfen!” Dediğinde Bahçıvan, korkmuş bir yüz ifadesiyle yanımızdan kaçarak ayrıldı arkamızı döndüğümüzde Orta yaşlarda, zayıf, güler yüzlü bir adam bize doğru geliyordu aynı zamanda da; ” konuşmalarınıza kulak misafiri oldum Ben buranın sahibiyim ve sizi bir günlük ayarlayabilirim bu sürede tek şartım odalarınızdan gece dışarı çıkmamanız” Dediğinde hepimiz 10’a çıkart doğru dönmüştük oysa çoktan bizim yanımıza gelmişti. Bulut; “ Bu kurala okuyabileceğini düşünüyorum ayrıca çok da yoruldum” dedi 12 dakikalık sessizlikten sonra hepimiz bu şartı kabul ederek eve geçtik adam garip bir şekilde bize kendini bile tam tanıtmadan hepimize odalara göndermişti. ben de ne kadar bu durumdan memnun olmasam da çok yorulmuştum ve hemen yatağa uzandım.
................
Bir ses benim yatağımdan korkuyla kalkmamı sağladı bir çığlık sesiydi hem de bir kadın çığlığı sese dayanamayıp ellerimle kulaklarımı kapattım, sesi duymamaya çalıştım ve 2 saniye sürmüştü, belli ki ölmüştü bilmiyorum ses kesilmişti etraf tekrar sessizliğe bürünmüştü. o kadar korktum ki ellerimi kulaklarımdan birkaç dakika çekemedim kendime geldiğimde kapıma doğru yaklaşan adamı sesleri duydum sanki bir kapıma gelmiş ve orada çıkmamı bekliyordu ama ben korkudan hareket bile edemiyordum ve ayak sesiyle tekrar başladı ama bu sefer sesler uzaklaşıyordu tamamen bittiğinde kendime cesaret verip dışarı çıkmak için yataktan doğruldum kapının kolunu çevireceğim esnada adamın bahçeli söyledikleri aklıma geldi birkaç saniye durup kapıyı açtım. koridor doğru kafamı uzattığımda neredeyse aklımı kaçıracağım yerde kan ile yazılmış “Sakın çıkma!” yazıyordu. Korkuyordum, yan odamdaki Ece’nin yanına gidip gitmemek arasında kalmıştım, kafamı yerdeki yazıdan çekip yavaşça Ece’nin kapısına doğru baktım ve aynı yazının onun kapısının önünde yazılıp yazılmadığını ama ne bir yazı ne de bir kan izi vardı. hızlıca ve sessizce Ece’nin odasına doğru ilerledim İçeri girdiğimde yatak boştu belli ki çığlık sesinden korktu diye düşündüm ve hızlıca banyoya daldım ama burası da boştu tam çıkacağım esnada küvetin altına doğru kan izleri gördüm olduğum yerde kalakaldım o an zaman dursun istedim ve o pikniğe hiç gitmemiş olmayı. Gözündeki yaşasın hep kendimi yanlış gördüğüme inandırmaya çalışarak elimi kuvvetin kapalı olan perdesine götürdüm ve omzumda bir el hissettim şu an korkunun tüm hallerini yaşıyordum, Ayaklarımı tutmadığını hissediyordum, arkamdan bir ses; “ perdeyi aç!” Dedi onu dinledim beynim resmen benden bağımsız çalışıyordu. perdeyi yavaşça araladım ve her şey bitmişti orada, kımıldayan diyordum, gözlerimi küvetten alamıyordum eceyi bulmuştum hem de uzuvları kopmuş bir şekilde, sanki bana bakıyordu kopmuş kafasında açık olan gözleri buraya gelme fikrini sunduğun için bana kızıyordu. pişmanım ve o görüntü karşısında kendimi asla affetmeyecektim. Hafif bir çığlıkla yerimden sıçradım yataktayım ve aynı zamanda kan ter içinde kalmıştım, Anlayamıyordum her şey bir rüya mıydı veya değil miydi hala saklı köşkteydim ama kendi odamda. Kendimi topladım hızlıca odadan çıkıp ecenin odasına koştum kapısını tıklatmadan direk içeriye aldığımda yatağında uyuyordu rahat bir nefes alarak, sessiz onun odasından çıkıp kendi odama döndüm ve yatağımın üzerinde bir cd gördüm, onun daha önce burada olmadığına emindim. hızlıca etrafa baktım ve komedinin üzerinde duran bilgisayarı gördüm CD’yi hemen ona takıp izlemeye başladım, görüntü birkaç saniye önce benim rüya sandığım şeyleri bana izletiyordu, Hem de her detayını ölecek ekrana bakamıyorum ve gerçeklik algım neredeyse beni terk edecekti görüntü bitti, ekran simsiyah oldu ama ben gözlerimi ekrandan çekemiyorum kendime geldiğimde ilk işim üzerimi giyinmek oldu, ardından arkadaşlarım toplamak. Hepsini uyandıktan sonra Kerimin odasını topladım. Bulut; “ Gecenin köründe bu ne şimdi , niye toplandık “ Ece; “ eğer susmayı denersen öğreneceğiz Bulut bey” Bulut; “ bir şey demiyorum gece odamızdan çıkmamamız gerekiyordu , evden kovulacağız bu gidişle “ Kerem; “didişmeyi kesin ve Ada bizi neden topladın?” Bu soruyla birlikte onlara yaşadıklarıma buradan hemen gitmemiz gerektiğini söyledim. kimse bir şey demiyordu herkes birbirine bakıyordu ben; “kaset yatağımın üzerindeydi buna inanmak zorundasınız yalan söylemiyoru” diyerek ağlamaya başladım Çünkü korkmuştum arkadaşlarım bana inanmıyordu Bulut; “gerçek mi bu şimdi?” Ece; “bence buradan hemen gitmeliyiz” Bulut; “bence de hayır ben korkmadım da yani Ada için” Bulutun bu sözü üzerine ağlamayı bırakıp yüzümde küçük bir tebessüm oluştu Kerem; “herkes hazırsa çıkalım”. Hepimiz olur anlamında kafamızı salladık ve çok sessizce merdivenlerden inmeye başladık. çıkış kapısının olduğu kata geldiğimizde etraftan uğultu sesleri gelmeye başlamıştı, Sanki duvarların arkasında birileri ya da bir şeyler vardı. kapıya yaklaşınca kutu sesleri artmıştı öyle ki kulaklarımızı kapatma gereğinde bulunduk ve sesler bir anda kesildi, kapıyı açtığımızda sanki arkamızda bir varmış gibi hepimiz birer arkamızı döndük ve yanılmamış tık da elinde balta olan, kanlı gömleğiyle bizi doğru gülümseyen bir adam vardı sanki bir şeyler mırıldanıyordu ama anlayamıyordum. Kerem bir adım öne atılarak bizim önümüzde durdu. bulut ise Ece’ye sarılmakla meşguldü. Kerem kapıdan dışarıya baktı ve sessizce ; ”üç dediğimde şu siyah arabaya koşun” ben; “sen?” Kerem; “bende geleceğim” Dedi ve bir anda 3 diye bağırdı hepimiz arabaya koştuk hepimiz bindiğimizde baltalı adam arabaya yaklaşıyordu ama yüzündeki o korkunç gülümseme sinmemişti Kerem acele şoför koltuğuna bindiğinde hızlıca arabayı sürmeye başladı. araba hareket ettiğinde rüyamda duyduğum sesle; “görüşeceğiz” diyerek bağırdı ve o gülümsemesi hep yüzündeydi.
1 ay sonra......
Unutamıyordum, o gördüklerimi, O gün o köşkte yaşadıklarımı. kafamı nereye çevirsem oyunla baltayla bize gülen kişiyi görüyordum ilk haftalarda daha kötüydüm, aklımı kaçıracak gibi oluyordum ama gördüğüm psikolojik yardımla şimdi daha iyiydim. o gün eve geldikten sonraki sabah Bulut, ben, Kerem ve Ece olayları polise ve ailemize anlattık Onları o eve götürdük daha doğrusu götüremedi- dik Çünkü ev resmen ayaklarını gitmişti ne tabelası ne de kendisi vardı bu nedenle bize inanmadılar, ve bu yüzden olay öylece kapanmıştı ama biz orada yaşadıklarımızı unutamıyorduk......