SON UYKU
Bir yaz günü. Elçin, anne ve babasının sesine uyandı. Babası:
-Hala uyuyor mu? Saat kaç oldu? Üstelik işi de yok. O kadar okuttuk. Sadece diploması var o da süs diye duruyor.
-Bey, kız iş bulsun çalışacak zaten ama iş yok. Torpili de yok ki girsin bir yere. O da memnun değil bu halden merak etme.
-Bir de gelip onu bana savunuyorsun. Ne haliniz varsa görün.
Babası işe gitmek için evden çıkına Elçin de annesinin yanına gitti. Yanağına bir günaydın öpücüğü kondurdu. Annesi:
-Günaydın, kalkmasaydın keşke. Babanın dediklerini duydun mu?
-Evet, sen de söylüyorsun iş yok.
-insan en azından kalkıp annesine yardım eder.
-Bıktım artık bu sohbetten yeter artık ya!
Odasına girip kapıyı kapattı. Gözleri dolmuştu. Tam ağlamaya başlayacakken telefonunun çaldığını duydu. Arayan Asya’ydı. Asya Elçin’in üniversiteden arkadaşıydı. O da tıpkı Elçin gibi işsizdi. Elçin telefonu açtı:
-Ne oldu Asya?
-İş buldum. Güzel maaş veriyorlar. Maaşın yanında ev ve araba da var.
-İyi güzelmiş ama ne iş yapacağız?
-Bilmiyorum sadece telefon numaraları ve vaatleri var.
-Bu işte bir terslik var ama ne olduğunu anlayamadım. Evde susturulması gerekenler var. Arayalım bakalım.
-Tamam, arıyorum.
Asya numarayı aradı. 1 dakika çaldıktan sonra kapandı. Asya tekrar Elçin’i aradı.
-Aradım ama açmadılar bir de sen ara.
-Tamam, numarayı ver.
Elçin de numarayı aradı ve aynı şey onun başına da geldi. Annesinin sesini duydu:
-Ben pazara gidiyorum. Yemeğe bakarsın.
-Tamam anne.
Elçin Asya’yı arayıp açmadıklarını söyledi. Hemen kapattılar. Bir terslik olduğu zaten belliydi ancak hem parasızlıktan hem de ailesinin baskısından dolayı Elçin bir şans vermek istemişti. Elçin tekrar Asya’yı arayıp yanına gelmesini söyleyecekti ancak Asya’nın telefonuna ulaşılamıyordu. O sırada kapı çaldı Elçin annesinin geldiğini düşünerek kapıyı kim olduğunu sormadan açtı. Karşısında uzun boylu, iri yarı bir adam duruyordu. Ne için geldiğini sormadan adam Elçin’in ellerini tuttu ve bayılması için eter koklattı. Şehir merkezine uzak bir gecekondu mahallesine yaşadıkları için arabaya bindirildiğini kimse görmedi. Adam tekrar eve gelip Elçin’in telefonunu aradı. Bulduğunda sim kartını ve telefonu kırdı. Arabanın içinde Asya da vardı. Yanağında bir el izi vardı. Direndiği için adam ona tokat atmıştı. Araba hareket etmeye başladı.
Başlarından aşağı su döküldü. Elleri ve ayakları sandalyeye bağlıydı. Yavaş yavaş uyandılar. Ellerinin ve ayaklarının bağlanmış olduğunu hissedince birbirlerine baktılar. Karşılarında 2 tane adam vardı birisi onları kaçıran adamdı diğeri de daha iriydi ve şık giyinmişti. Kızları kaçıran adam:
-Tayfun abi ne yapacağız şimdi bunları?
-Sen gerisini bana bırak Ferdi. Günaydın hanımlar sizi bu şekilde uyandırmak istemezdik kusura bakmayın ancak şartlar böyle. Ben Tayfun, patronunuzum.
Elçin hemen lafa karıştı:
-Bizi nasıl getirdin buraya, adreslerimizi nasıl buldun?
-Telefon numaralarınız sayesine konumlarınızı bulduk çok teşekkür ederim ikiniz de aradığınız için.
-Dalga mı geçiyorsun ne diye getirdin bizi buraya?
-Öncelikle sakin olun. Ben sizi iş için getirdim burada olduğunuza göre siz de onu arıyorsunuz. Ailelerinizi öldüreceksiniz işiniz bu.
Asya da söze karıştı.
-Sen delirdin mi? Bir insandan ailesini öldürmesini nasıl istersin?
-Çok basit, para için. Yurt dışındaki zengin adamlar istedikleri her şeyi elde ettikleri için daha farklı şeyler istiyorlar bir insanın nasıl katledildiğini görmek gibi mesela. Bunun için de bana para veriyorlar ben de bazı tekniklerle sizin gibi kişileri bulup istediklerini yaptırıyorum. Eğer yapmayacak olursanız sizi ben öldürüyorum.
Elçin:
-Bu nasıl bir istek sen kendi aileni öldür o zaman para için. Akıl sağlığı yerinde olan bir insan istemez bunu deli adam seni.
-Haddini aşıyorsun. Benim ailem zaten yok yetimhanede büyüdüm farelerle dolu odalarda uyuyup yine fare dolu olan yemekhanelerde yemek yedim. Hayatta olduklarını bilseydim bulup kendim öldürürdüm zaten merak etme.
Asya:
-Sen tamamen delirmişsin. Sen böyle bir geçmiş yaşadın diye bize de eziyet çektirmek zorunda değilsin.
Tayfun belindeki tabancayı alıp masanın üzerine bıraktı. Namlusunu da kızlara çevirmeyi ihmal etmemişti. Kendinden emin bir hali vardı. Yaptıracaklarından pişman değilmiş gibi duruyordu. Çocukken çektiği sıkıntılar onun hayata olan bakış açısını değiştirmişti. Elçin bir anda sırıtmaya başladı.
-Bizim odamız nerde?
Tayfun cevap verdi:
-Ferdi size odalarınızın yerini gösterecek merak etmeyin. Yarım saat sonra yarın ne yapacağımızı kararlaştırırız.
Ferdi kızların ellerini ve ayaklarını çözdü. Uzun bir koridordan geçtikten sonra geniş bir odaya girdiler. Oda o kadar güzel dekore edilmişti ki en ince ayrıntısına kadar her şey düşünülmüştü. Ferdi:
-Siz keyfinize bakın. Bir isteğiniz var mı?
-Bir çakmak ve sigara alabilir miyim?
Asya’nın sigara istemesi hem Ferdi’yi hem de Elçin’i şaşırtmıştı.
-Tamam getireyim.
Elçin:
-Asya sen ne zamandan beri sigara içiyorsun?
-Sus konuşma benimle.
Ferdi tekrar geldi. Sigara ve çakmağı Asya’ya verdikten sonra çıktı. Asya masanın üzerinde duran kağıdı aldı ve bir not bıraktı. “Elçin aklındaki neyse buraya yaz. Sesleri dinliyor olabilirler. Konuştuktan sonra yakacağım sigarayı da şüphe çekmemek için istedim.” Elçin de yazdı.” Tamam, yarın ilk önce bizim eve gidelim. Ferdi de bizimle gelir büyük bir ihtimalle. Sen onu arabada öldür ben bizimkilere anlatayım. Sonra ben arabaya binince buraya geliriz. Ben de Tayfun’u öldüreyim. Sonra bir şekilde yurt dışına gidelim.” Asya kaşlarını çattı ve yazmaya başladı. “Tamam, rahmetli babamın bir tanıdığı sahte pasaport yapıyordu. Küçükken beni o adamın yanına götürmüştü. Evi hatırlıyorum. Ehliyetim var zaten arabayı ben kullanırım.” Elçin başını evet anlamına salladı. Asya kağıdı ve bir tane sigarayı alıp şöminenin içine attı. Kapı çaldı. Gelen Tayfun’du.
-Kızlar şimdi gidiyoruz. Ferdi de sizinle gelecek ailenizi öldürdüğünüz anları o kaydedecek işi bitirdikten sonra paranızı alacaksınız ve yurt dışına gideceksiniz. Orada eviniz, işiniz ve arabanız hazır sadece işi düzgünce halledin. Hadi gidin.
Yola çıktılar ilk önce Elçin’in evine geldiler. Arabadan inmeden önce Asya kendinden beklenmeyen bir çeviklikle Ferdi’yi öldürdü. Yakınlarda bir dere vardı cesedi oraya attılar. Sonra da Tayfun’un evine gittiler. Zaten şehri iyi bildikleri için orayı bulmaları zor olmadı. Evde Tayfun dışında kimse yoktu. Kapıyı da Tayfun açmıştı. İçeriye tek bir adım atmadan mermi silahın namlusundan çıkmıştı. Mermi, Tayfun’un kalbine isabet etmişti. İçerisinde tek bir sevgi tanesi olmayan ve sadece para için atan o kalp 1 dakika içerisinde durmuştu. Kızlar arabaya bindiler ve sahte pasaport yapan adamın evine doğru yola çıktılar. Geldikleri yerde sadece bir kulübe vardı. Elçin kapıyı zorladı ama açılmadı. Sert bir tekme attı kapıya, açılmıştı. Karşılarında uzun sakallı, kısa boylu yaşlı bir adam vardı. Üstelik adamın elinde iki tane silah vardı. Birini Elçin’e birini de Asya’ya doğrultmuştu tam tetiğe basacakken…
Elçin uykusundan sıçrayarak uyandı. Terlemişti. “Bu nasıl rüya? Artık bana uyku yok bu son uykumdu.”