Bir kasabada üç kişilik bir aile yaşarmış.Anne, baba ve oğul.Bu ailenin durumu pek de iyi değilmiş.Baba çobanlık yaparmış.Anne evde dururmuş. Oğullarının da eve hiçbir hayrı yokmuş. Sürekli gezip dolaşır, evle hiçbir alakası olmazmış. Bu oğulları kendi halinde para kazanır ama ailesine hiç vermezmiş. Bir süre parayı biriktirmiş. Bu ailenin durumu gitgide kötülemeye başlamış. Hayvanları da ölmeye başlamış. Hayvanları öldüğü için peynir, süt, yumurta gibi ürünlerden de gelir elde dememeye başlamışlar. Oğulları bu durumun daha da kötüleşeceğini düşünüp kaçmaya karar vermiş. Biriktirdiği paranın yetmeyeceğini düşünüp üstüne birkaç kişiden borç istemiş. Ailesine söylemeyi düşünmüş fakat onların göndermeyeceklerini biliyormuş. Bu yüzden kaçmayı tercih etmiş. Tam yola çıkmış gidiyorken hem vicdan azabı çekmiş hem de ailesinden uzak yaşayamayacağın düşünmüş. Bu yüzden de geri dönmek istemiş. Fakat geri dönmesi için gideceği yere varması gerekiyormuş. Gideceği yere varmış ve tekrar memleketine bilet almış. Memleketine varmış ve bu olanlardan ailesine hiç bahsetmemiş. Çünkü onların da çok üzüleceğini biliyormuş. Oğulları bir gün boyunca yolculuk yaptığı için eve gidememiş. Genelde de zaten geceleri arkadaşlarında kalıyormuş. Bu yüzden ailesi bu durumu garipsememiş. Günlerden bir gün yine sabahın erken saatlerinde kalkıp çiftliğe giden baba, iki ineğinin daha öldüğünü görmüş. Çok üzülmüş fakat yapacak bir şey olmadığı için çaresizce diğer hayvanlarını otlatmaya götürmüş. Bu durumu gören oğlu ise ailesinin bu zor durumuna çok üzülmüş bir yol bulmak istemiş. En sonunda okumaya karar vermiş. Bir sene boyunca iyi kötü üniversite sınavına hazırlanmış. Sınava girmiş. Puanı istediği kadar yüksek olmasa bile iyiymiş. Çok iyi bölümler geliyormuş. Fakat o ailesini bu zor durumlarında yalnız bırakmak istememiş. Bu yüzden de memleketine en yakın olan üniversiteyi seçmiş. İlk senesini okuduğu yerde geçirmiş. Tatilde ailesinin yanına gidip özlem gidermiş. Çok güzel vakit geçirmiş. Sıra gelmiş gitmeye. Ailesiyle vedalaşmış, helallik istemiş ve tekrar yola çıkmış. Kaldığı yere gitmiş ve bir hafta sonra acı haberi almış. Babası ölmüş. Babasıyla birlikte tüm umutları ve hayalleri de ölmüş. Annesini yalnız bırakmayacağı için de okulunu bırakması gerekiyormuş. Annesi için herşeyi göze almış ve okulu bırakmış. Memleketine, annesinin yanına dönmüş. Bu sırada babasının cenazesine de katılmış. O günden sonra annesinin yanında yaşamaya devam etmiş. Çiftlikteki hayvanlara da o bakmaya başlamış. Kısacası babasının görevlerini oğlu üstlenmiş. Bu sırada da annesi hem eşini kaybetme üzüntüsüyle hem de yaşlanmaya başladığından dolayı hastalıkları başlamış. Bu durumda oğlu da hem hayvanlara hem de annesine aynı anda bakamayacağını düşünmüş. Aklına evlenmekten başka çare gelmemiş. Ama öyle evlenmek isteyince direk evlenilmiyor. Bir süre hayvanları da annesini de idare etmiş. En sonunda kasabadan bir kız ile tanışmışlar. Bir süre konuşmuşlar. Oğlan kıza bütün sorunlarını anlatmış. Kız da birbirlerini çok sevdikleri için hiçbirine itiraz etmemiş. Annesine de bakmayı kabul etmiş. Durumları olmadığı için de düğün yapamamışlar. Sadece kendi aralarında nikah kıymışlar. Kız da en sonunda eşyalarını toplamış ve oğlanın evine yerleşmiş. Bu sırada oğlanın annesinin durumu gitgide kötüleşmiş ve yataklara düşmüş. Oğlan akşama kadar hayvanlarla ilgilenirken gelin de gün boyu hem ev işlerini hallediyor hem de kaynanasını tüm ihtiyaçlarını gideriyorum. Oğlan bir gün sadece hayvanlarla geçinemeyeceklerini anlamış. Bu yüzden ek iş bulmaya çalışmış. Böyle de hem hayvanlara bakıp hem de çalışamayacağım düşünmüş. Bu yüzden eşiyle konuşup hayvanları satmaya karar vermişler. Bir iş bulana kadar hayvanlara bakmaya devam etmiş. En sonunda iyi kötü bir inşaatta çalışmaya başlamış. O sırada hayvanları da satmışlar. Yine bir gün çalışırken eşinden bir telefon gelmiş. Eşi ağlayarak kayınvalidesinin acı haberini vermiş. Oğlan hemen eve gelmiş ve kendi gözleriyle annesinin cansız bedenini görmüş. Babasının ölümünden sonra annesinin ölümü de onu çok yaralanmış. Hayvanları sattıkları parayla da annesinin cenaze masraflarını karşılaşmışlar. Kız da artık önünde bir engel olmadığı için bir işe girip çalışmak istemiş. Eşinin çok yorulduğunu görüyormuş ve ona destek olmak istiyormuş. Oğlan eşinin zor bir işte çalışmasını istememiş. Kasabada eşine göre kolay bir iş bulamamışlar ve bu fikirden vazgeçmişler. Bir süre sonra çocuklarının olacağını öğrenmişler. Çok sevinmişler. Fakat kasabada hem kontrol için hem de doğum için gidecek bir hastane yokmuş. Bu yüzden bir süre para biriktirip büyük şehire taşınmayı düşünmüşler. Birkaç ay içinde toplanmışlar ve İstanbul'a taşınmışlar. Sık sık kontrole gitmişler. Bu süreçte de bir kız çocuklarının olacağını öğrenmişler. Hamilelik süreci çok iyi geçmiş ve sıra doğuma gelmiş. Hemen hastaneye yetiştirmişler ve kızı direk doğuma almışlar. İkisi de çok korkmuş ama korkacak hiçbirşey yokmuş. Baba kızını ilk kez kucağına almış ve çok duygulanmış. Bu an hayatındaki en mutlu anlardan biriymiş. Eşinin de kızının da sağ salim çıkmasıyla büyük bir şükretmiş. Üçü bir evlerine gitmişler. Kızının odası, eşyaları, herşeyi dört dörtlük hazırmış. Bu üç kişilik aile çok mutlu bir şekilde yaşayıp gitmişler.